Çin'de Kovid-19 politikasındaki yön değişikliğinin ardından kontrol tedbirlerinin gevşetilmesiyle ülkede salgın tablosu giderek ağırlaşıyor.
Ülkede vaka sayıları kaydı tutulamayacak kadar artarken hastaneler, klinikler, eczaneler ve krematoryumlarda yoğunluk göze çarpıyor.
Vatandaşlar eczanelerde ve hastanelerin ilaç gişelerinin önünde uzun kuyruklar oluştururken, soğuk algınlığı ilaçları ve hızlı tanı antijen testleri piyasada bulunmuyor.
Yoğun bakım ünitelerinde yer bulunamadığı, solunum desteği sağlanamadığı, zamanında müdahale edilemediği için yaşamını yitiren hastalar olduğu bildiriliyor.
Virüsün ülke genelinde yayılmasıyla sağlık sisteminin ağır yükü nasıl taşıyacağı belirsizliğini koruyor.
Kovid-19 politikasında yön değişikliği
Çin'de kabine işlevini yerine getiren Devlet Konseyi, 7 Aralık'ta Kovid-19 tedbirlerinin uygulanmasında yeni yaklaşımı duyururken geniş çaplı kapanma, merkezi karantina, toplu testler ve seyahat kısıtlamalarının terk edileceğini bildirdi.
Yeni yaklaşım, Çin'in, ilk vakaların Vuhan şehrinde görüldüğü salgının başından bu yana uyguladığı, "sıfır vaka" olarak adlandırılan katı salgın kontrol tedbirlerinde değişime gideceğinin en güçlü işareti oldu.
Karantina, seyahat kısıtlamaları, toplu testler, işletmelerin faaliyetlerinin kısıtlanması gibi katı ve geniş ölçekli tedbirler, hayatın olağan akışına müdahalenin yanında ekonomik maliyeti açısından da tartışmalara yol açıyordu.
Politika değişikliğinde tedbirlerden bunalan halkın hoşnutsuzluğunun yanı sıra ekonominin kötüye gidişi de etkili oldu.
Kasımda Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin merkezi Urumçi'de karantinada olduğu iddia edilen apartmanda çıkan yangında 10 vatandaşın hayatını kaybetmesinin ardından çok sayıda şehirde Kovid-19 tedbirleri protesto edildi.
Öte yandan sonbaharda Omicron varyantının tetiklediği vakalar nedeniyle çok sayıda şehirde uygulanan karantina tedbirleri, tıpkı baharda Şanghay ve diğer şehirleri etkileyen karantina dalgasında olduğu gibi ekonomik faaliyetlere darbe vurdu. İmalat, hizmetler ve ihracat dahil birçok sahada ölçülen performans, Kovid-19 salgının başlangıcındaki düzeylere geriledi.
Tüm bu etkenler Çin karar vericilerini Kovid-19 politikasında kökten değişikliğe mecbur kıldı.
Ülke değişime hazırlıksız yakalandı
Çin'in salgının başından bu yana uyguladığı tüm temel koruma tedbirlerinin terk edildiği yeni yaklaşım, "sıfır vaka"dan tam bir kopuş oldu.
Sıfır vaka, virüsü ortaya çıktığı yerde tecrit ederek bastırmaya ve bulaşma zincirlerini kesmeye dayalı bir stratejiydi, katı koruma ve önleme tedbirlerini gerekli kılıyordu. Yeni strateji ise yeni varyantlarla hayati riskin azaldığı, aşılamanın yaygınlaşmasıyla toplumda bağışıklığın geliştiği varsayımlarıyla "virüsle yaşamaya" dayalı bir yaklaşım öngörüyor.
Ancak ani değişim, bireyleri ve kurumları hazırlıksız yakalamış görünüyor. Bu süreçte çok sayıda kişi virüse yakalanırken hastalığın hızla yayıldığı gözlendi.
Test zorunluluğunun kalkması nedeniyle vakaları tespit etmek, gerçek salgın tablosunu görebilmek zorlaştı.
Bu arada Kovid-19 istatistiklerini tutan Ulusal Sağlık Komisyonunun açıkladığı resmi rakamlar ile sahadaki gerçek durum arasındaki fark giderek açılmaya başladı.
Rakam oyunları
Komisyon, önce, test zorunluluğunun kalkmasıyla tespiti zorlaştığı için hastalık belirtisi göstermeyen vakaları açıklamayacağını duyurdu. Ardından ölüm istatistiklerinin tutulmasında yeni standartlar getiren Komisyon, yalnızca zatürre ve solunum yetmezliğinin sebep olduğu ölümleri Kovid'den sayacağını, kronik rahatsızlıklar ve kalp krizi gibi ikincil faktörlerin sebep olduğu can kayıplarını, testleri pozitif olsa dahi kayda geçirmeyeceğini bildirdi.
Komisyonun yeni yaklaşımı nedeniyle çok sayıda vaka ve ölüm kayıt dışı kalırken resmi rakamlar ile gerçek salgın tablosuna dair tahminler arasındaki fark giderek açıldı.
Ülkenin kuzeyindeki Şandong eyaletinin Çingdao şehri ile güneyindeki Guangdong eyaletinin Dongguan şehrinin yerel sağlık komisyonlarının 24 Aralık'ta duyurduğu günlük vaka sayısı tahminleri, Komisyonunun açıkladığı resmi rakamlar ile sahadaki durum arasındaki çarpıcı farkı ortaya koydu.
9,5 milyon nüfuslu Çingdao'da günde 490 bin ila 530 bin kişinin, 10,5 milyon nüfuslu Dongguan'da ise 250 bin ila 300 bin kişinin enfekte olduğunun tahmin edildiği bildirildi. Ulusal Sağlık Komisyonu ise aynı gün Dongguan'ın bağlı olduğu Guangdong eyaletinde 1737, Çingdao'nun bağlı olduğu Şandong eyaletinde ise 31 vaka kaydedildiği açıkladı.
Komisyona göre, o gün Çin ana karasında toplam 4 bin 128 vaka tespit edilirken virüse bağlı ölüm görülmemişti. Bu, Komisyonun yaptığı son günlük bildirim oldu. Komisyon, ertesi gün Kovid-19 rakamlarının artık günlük olarak açıklamayacağını duyurdu.
Günlük vaka sayısı 4,2 milyona ulaşabilir
Merkezi Londra'da bulunan küresel sağlık veri hizmetleri ve analiz şirketi Airfinity, mevcut salgın tablosunda, Çin'de günlük vaka sayısının tepe noktasında 4,2 milyona kadar çıkabileceğini öngörüyor.
Şirketin eyaletlerden topladığı verilerle geliştirdiği modele göre, salgında gelecek üç ayda iki dalganın ortaya çıkacağı öngörülüyor. Başkent Pekin ve Guangdong eyaletindeki büyük şehirlerdeki salgınların vaka artışını sürüklemesi beklenen ilk dalganın Ocak 2023'ün ortasında, Çin yeni yıl tatilinin ardından taşrada vakaların yayılmasıyla ortaya çıkacağı öngörülen ikinci dalganın ise Mart 2023'ün başında tepe noktasına ulaşması bekleniyor.
Günlük vaka sayısının ilk dalgada 3,7 milyona, ikinci dalgada ise 4,2 milyona kadar çıkacağı tahmin ediliyor.
Şirketin tahminlerine göre günlük vaka sayısı aralık ortasından itibaren 1 milyonu aşarken halihazırda günde yaklaşık 5 bin kişi virüs nedeniyle hayatını kaybediyor.
Öte yandan Airfinity, Hong Kong'da şubat sonundan mayısa dek süren, Omicron'un BA.1 alt varyantının yol açtığı salgında ölüm sayılarından hareketle oluşturduğu projeksiyonla, Çin ana karasındaki benzer bir salgında 1,3 ila 2,1 milyon kişinin hayatını kaybedebileceğini öngörüyor.
Sağlık sistemi ağır yükü kaldırabilir mi?
Çin'in sağlık sisteminin büyük çaplı bir salgının yol açacağı ağır yükü taşıyıp taşımayacağı da soru işaretleri yaratıyor.
Pekin gibi sağlık altyapısının görece iyi olduğu büyük şehirlerde halihazırda hastanelerin yoğunluğu kaldırmakta zorlandığı gözleniyor. Yoğun bakım ünitelerinde yer bulunamadığı için hayatını kaybeden hastalar var.
World Population Review'un verilerine göre her 10 bin kişiye düşen yoğun bakım ünitesi yatağı sayısı 3,6. Söz konusu rakam ABD'de 34,7, Almanya'da ise 29,2.
Ulusal Sağlık Komisyonu, son dönemdeki iyileştirmelerle 10 bin kişiye yoğun bakım ünitesi yatağı sayısının 10'a yaklaştığını bildirse de oran hala gelişmiş ülkelere kıyasla düşük seviyede.
Öte yandan Çin'de bölgeler arası gelişmişlik farkları nedeniyle taşrada veya kırsal bölgelerde sağlık olanakları büyük şehirlere kıyasla yetersiz durumda.
Bazı sağlık uzmanları, Çin'in salgın döneminde vaka sayısı düşük seyrederken sağlık sistemini iyileştirme konusunda önemli bir fırsat penceresini kaçırdığı görüşünü dile getiriyor.
Kovid-19 stratejisinde daha çok "virüsle savaşmaya", salgınların önünü almaya odaklanan, kaynaklarını milyonlarca insanı sürekli test etmek, büyük karantina merkezleri kurmak ve çok sayıda personeli salgın koruma tedbirleri için seferber etmek için harcayan hükümetin, halk sağlığına yönelik büyük riske karşı sağlık sistemini iyileştirmek için yeterli çabayı göstermediği eleştirisi yapılıyor.
Çin'in "hastalıkla savaşmaya" yönelik yeni yaklaşımında sağlık sistemini, tedavi hizmetlerini ve aşılamayı önceleyen çabalara odaklanması bekleniyor.
Risk grubundaki yaşlı nüfusta hala aşılamanın umulan düzeyde olmaması, Çin ana karasında yerli üretim iki inaktif ve bir viral vektör aşısı dışında hiçbir yabancı aşının kullanımına onay verilmemesi, dolayısıyla başarısı kanıtlanmış mRNA aşılarının uygulanamaması, toplumda bağışıklığın artırılmasını engelleyen tercihler olarak görülüyor.
Ulusal Sağlık Komisyonu verilerine göre, Çin'de kasım sonu itibarıyla en az iki doz aşı yaptırmış kişilerin oranı 80 yaş üstü nüfusta yüzde 65,8, 60 yaş üstü nüfusta ise yüzde 86,42 idi.
Yaşlı nüfusta yetersiz aşılanmanın vakaların yayılmasıyla can kayıplarının artırabileceğinden endişe edilirken hükümet 80 yaş üstü nüfusun yüzde 90'ının Ocak 2023'e kadar en az bir doz aşılanmasını hedefliyor.
Dünyanın en kalabalık ülkesindeki büyük çaplı bir salgının nelere yol açabileceğini endişe ile beklenirken, Çin'in Kovid-19 ile bitmeyen sınavı, gelecek aylarda da gündemi meşgul edecek gibi görünüyor.