Türkiye Dışişleri Bakanı Fidan, "İsrail'in binlerce masum Filistinliyi sistematik bir şekilde sadece bir gün için değil yedi aydır sistematik bir şekilde öldürmesi, bir insanlık suçudur. Bu bir soykırım teşebbüsüdür, soykırım fiilidir." dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Filistin-İsrail meselesinde İsrail'in işgalci bir güç olduğunu, buradaki savaşın durup dururken çıkan bir savaş olmadığını belirterek, "İsrail'in binlerce masum Filistinliyi sistematik bir şekilde sadece bir gün için değil yedi aydır sistematik bir şekilde öldürmesi, bir insanlık suçudur. Bu bir soykırım teşebbüsüdür, soykırım fiilidir." dedi.
Fidan, Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg ile bakanlıktaki görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.
Hakan Fidan, İkinci Dünya Savaşı'nda gerçekleşen talihsiz hadiselerden ötürü olan olaylar ve bunun neticesinde bugün Almanya'nın, Avusturya'nın ve bazı Avrupa ülkelerinin takındığı tavrı anladıklarını vurgulayarak, "Fakat altını çizmek istediğimiz nokta şu, dün yapılan ne kadar yanlışsa bugün yapılan da o kadar yanlış. Dün masum Yahudilerin toplama kamplarında öldürülmesi ne kadar yanlışsa bugün masum Filistinli çocukların, annelerin gece yataklarında uyurlarken büyük bombalarla öldürülmeleri o derece yanlış." ifadesini kullandı.
Avrupalı arkadaşlarına, prensipten hareket edilmesi gerektiğini söyleyen Fidan, şöyle devam etti:
"Kimin yaptığına değil, ne yapıldığına bakalım. Kınamamız gereken şey sivilleri öldürmenin bizatihi kendisidir. Yanında olmamız gereken ise ezilendir, öldürülendir. Buradan hareket edelim. Yoksa tarihteki zulme uğrayan bugün zulmeden olmuşsa, tarihteki zulme uğramışlığından dolayı bugün yaptığı zulmü mazur görmemiz bizi yanlış yola iletir. Dolayısıyla aktörden ziyade faaliyetin kendine bakmak lazım, hareketin kendine bakmak lazım."
Fidan, Filistin-İsrail meselesinde İsrail'in işgalci bir güç olduğunu, buradaki savaşın durup dururken çıkan bir savaş olmadığını, "bir işgalin" söz konusu olduğunu söyledi.
İşgalin, her geçen gün değişik formlarda adına yerleşimci denen hırsızlarla Filistinlilerin topraklarını çalarak devam ettiğini belirten Fidan, uluslararası toplumun bunu durdurmada, baskı koymada hiçbir şey yapmadığını vurguladı.
Dışişleri Bakanı Fidan, şunları kaydetti:
"Herkes biliyordu ki bir patlama olacak ve bu patlama 7 Ekim'de oldu. Tabii 7 Ekim'de biz sivillerin öldürülmesini Türkiye olarak kınadık. Bu bizim prensibimiz. Ama aynı şekilde İsrail'in daha sonra binlerce masum Filistinliyi sistematik bir şekilde sadece bir gün için değil yedi aydır sistematik bir şekilde öldürmesi, milyonlarca insanı yerlerinden etmesi ve koca bir yerleşim yerini yaşanamaz hale getirmesi, bir insanlık suçudur. Bu bir soykırım teşebbüsüdür, soykırım fiilidir."
Fidan, Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg ile Bakanlık'taki görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.
Bakan Fidan, "2024 yılı Avusturya ile ilişkilerimiz bakımından sembolik bir önem taşıyor. Ocak ayında dostluk anlaşmamızın 100. yıl dönümünü kutladık. Bu ayın sonunda 28 Mayıs'ta ülkelerimiz arasındaki iş gücü anlaşmasının 60. yıl dönümünü idrak edeceğiz. Böylesi önemli bir senede ikili işbirliğimizin karşılıklı anlayış, saygı ve ortak çıkarlar temelinde geliştirilmesi yönünde her iki ülkede de çok ciddi bir çaba mevcut." ifadelerini kullandı.
Ticaret ve yatırımların Türkiye-Avusturya işbirliğinin önemli bir boyutunu teşkil ettiğine dikkati çeken Fidan, iki ülke arasındaki ticaretin geçen sene 4 milyar dolar seviyesine ulaştığını, gelecek yıl hedefin 5 milyar dolar olduğunu ve Schallenberg ile bu hedefe ulaşmak için atılabilecek ilave adımları istişare ettiklerini aktardı.
Fidan, terörle mücadelede uluslararası işbirliği ve ortak iradenin şart olduğunun altını çizdiklerini de belirtti. Türkiye'nin bu konuda Avusturya'dan daha fazla işbirliği beklediğini dile getiren Fidan, terör örgütleri ve iltisaklı yapıların faaliyetlerinin Avusturya'nın kamu güvenliğine karşı taşıdığı risklere dikkati çektiklerini kaydetti.
İstikrarsızlıkların ve krizlerin düzensiz göçü tetiklediğine işaret eden Fidan, "Türkiye olarak düzensiz göçle ve göçmen kaçakçılığıyla mücadele edilmesi için adil yük ve sorumluluk paylaşımı gerektiğine inanıyoruz." diye konuştu.
Fidan, Avusturya'ya önemli katkıları olan Avusturya Türk toplumunun iki ülke arasındaki ilişkilerde en önemli unsurlardan biri olduğuna işaret ederek, Avusturya Türk toplumunun huzur ve refahının iki ülkenin de ortak öncelikleri arasında yer aldığını vurguladı.
"Türkiye'nin AB üyelik süreci, bazı üyelerin kısır politik gündemlerine bırakılmayacak kadar önemli"
Görüşmede Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri de değerlendirdiklerini bildiren Fidan, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin katılım müzakereleri başta olmak üzere her alanda geliştirilmesi ve daha sağlam bir zemine oturtulması gerektiğinin altını çizdim. Başta Gümrük Birliği ve vize süreçleri olmak üzere çeşitli Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkileri konularında kendisiyle uzun bir müzakerede bulunduk. Avrupa Birliği'nin, ülkemizle ilişkilerini ahde vefa ilkesi çerçevesinde adil ve sonuç odaklı bir yaklaşımla yürütmesi beklentimizi ayrıca ifade ettim. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecinin, bazı üyelerin kısır politik gündemlerine bırakılmayacak kadar önemli olduğunu, bugünkü görüşmemizde de vurguladım. Türkiye'ye yönelik dışlayıcı politikalar, küresel güç olmayı hedefleyen Avrupa Birliği'ni zayıflatmaktadır. Bu dışlayıcı tutuma karşın AB üyeliği bizim için stratejik bir hedef olmaya devam etmekte."
Fidan, ikili ilişkilerin yanı sıra bölgesel ve küresel konuları ele aldıklarını, Filistin, Ukrayna ve Balkanlar başta olmak üzere diğer konuları da görüştüklerini aktardı.
Türkiye'nin, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü, egemenliği ve bağımsızlığını destekleme yönündeki iradesini teyit ettiklerini belirten Fidan, Türkiye'nin, bölgedeki mevcut sorunlu meselelerin bir an önce çözüme kavuşturulmasını arzu ettiğini ve bu yönde aktif çaba sergilediğini bildirdi.
Fidan, bu çerçevede Avusturya ve Türkiye'nin, özellikle Balkanlar'daki sorunların çözümü konusunda daha fazla işbirliğine ihtiyaç duyduğunu dile getirdi.
"İsrail'i yöneten bu ırkçı ve yayılmacı zihniyet, bölgesel barış ve huzura katkı veremez"
Bakan Fidan, insanlık tarihinin büyük acılara yol açmış hatalarla dolu olduğunu ve bugün de İsrail'in, fiilleriyle tüm dünyanın gözü önünde Gazze'de insanlık tarihine yeni bir hata, kara bir leke eklediğini, uluslararası hukuk ve insan haklarını ayaklar altına aldığını söyledi.
Hamas'ın ateşkese "evet" demesine rağmen İsrail'in Refah'ı işgale yönelmesinin diplomatik çabaları bir kez daha akamete uğrattığını hatırlatan Fidan, "İsrail'i yöneten bu ırkçı ve yayılmacı zihniyetin bölgesel barış ve huzura katkı vermesi mümkün gözükmüyor. Türkiye olarak en başından beri Filistin devletinin tanınması, iki devletli çözüme odaklanılması gerektiğini vurguladık." dedi.
Fidan, Türkiye'nin söz konusu hedefler doğrultusunda İsrail'e karşı somut adımlar attığını, bu ülkeyle ticareti sonlandırdığını ve İsrail'e karşı Uluslararası Adalet Divanında (UAD) açılan davaya müdahil olma kararı aldığını anımsattı.
Gelinen noktada iki devletli çözümün şart olduğunun daha iyi anlaşıldığını vurgulayan Fidan, "Filistin devletini her geçen gün daha fazla ülke tanıyor. Uluslararası Adalet Divanındaki davaya müdahil olmak isteyen ülkelerin sayısı artıyor." ifadelerini kullandı.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda geçen hafta Filistin'in, BM çalışmalarına daha geniş haklar ve ayrıcalıklarla katılımına olanak sağlayacak kararın alındığını anımsatan Fidan, "Bu resmin özeti şudur. İsrail giderek daha da yalnızlaşıyor, uluslararası toplum tarafından izole ediliyor. Türkiye, Filistin halkının kendi topraklarında, kendi devletlerinin çatısı altında özgürce yaşaması için her zaman olduğu gibi çaba göstermeye devam edecektir." dedi.
Bakan Fidan, uluslararası toplumun tüm üyelerini, Gazze'deki vahşeti durdurmak için somut adımlar atmaya ve Filistin devletini tanımaya davet etti.
"Hamas bir direniş hareketidir, bir terör hareketi değildir"
Fidan, Hamas'a ilişkin, "İşgale karşı savaşan, kendi toprağını koruyan, mücadele eden bir direniş hareketini terör örgütü olarak nitelendirmek mümkün değil. Hamas bir direniş hareketidir, bir terör hareketi değildir. Kendi devletine, kendi topraklarına, kendi egemenliğine sahip olduğu zaman hala silahtan vazgeçmiyorsa, hala başka şeyler yapıyorsa, o zaman oturulur başka konulara bakılır. Ama şimdi kendi topraklarını savunmak isteyen, savunan bir silahlı direnişle karşı karşıyayız." ifadelerini kullandı.
UAD'ye Güney Afrika'nın yaptığı başvurunun örnek teşkil ettiğini belirten Fidan, Türkiye olarak bu konuyu çok yakından takip ettiklerini dile getirdi.
Fidan, uluslararası toplumda bu konuyla ilgili görüşmeleri kesintisiz devam ettirdiklerini kaydederek, "Bir taraftan iki devletli çözüm için çok çalışırken, diğer taraftan özellikle İsrail'in bir daha bu şekilde bir zulme kalkışmaması için neler yapılabilir, diplomatik yollardan, uluslararası sistemin verdiği imkanlar açısından, onu maksimize ederek çalışmaya başladık." diye konuştu.
Özellikle İslam İşbirliği Teşkilatına (İİT) mensup üye ülkelerin, belli bir noktada aslında zihnen hazırlandıklarını ancak harekete geçmediklerini gördüklerini anlatan Fidan, bunun için de Türkiye'nin uygun bir zemin ve zamanda başvuru yaptığını söyledi.
Fidan, başvuru yaparken özellikle Riyad'daki son görüşmelerden sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a da konuyu arz ettiklerinde Türkiye'den sonra başka ülkelerin de başvurmaya başlayacağını değerlendirdiklerini belirterek, sonucun da o şekilde olduğuna işaret etti.
Türkiye'nin ardından Libya ve Mısır'ın da niyet beyanını açıkladığını hatırlatan Fidan, "Bizim İsrail'e giderek daha fazla uluslararası meşru baskıyı artırmamız gerekiyor. Yoksa hem bölge için hem İsrail halkının geleceği için hem dünya için, fundamentalist Netanyahu hükümetinin giderek büyük bir güvenlik sorunu haline geldiğini görüyoruz. Bunun için uluslararası toplum birbirine yardımcı olmalı. Çağımızın güvenlik sorunu haline dönüşen bu sorunu bir an önce durdurmamız gerekiyor. Yoksa Netanyahu, kendiyle beraber bütün bölgeyi yakma konusunda hiçbir tereddüt göstermeyecek. Öyle gözüküyor. Onun için uluslararası toplum el ele verip bu çılgınlığı bir an önce durdurmalı." dedi.
Miçotakis'in Türkiye ziyareti
Bakan Fidan, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis'in dün Ankara'ya gerçekleştirdiği ziyaretin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Aralık 2023'te yaptığı ziyarete iadeiziyaret olduğunu dile getirdi.
Bakan Fidan, özellikle 2023'te her iki ülkede yapılan seçimlerden sonra halk desteğiyle tekrar iktidara gelen iki siyasi liderin, Türkiye-Yunanistan ilişkilerini daha ileri seviyelere taşıma, yakın ve uzak tarihten devralınan sorunları açık ve her iki tarafın menfaatine olacak şekilde çözme konusunda irade koyduklarını ifade etti.
Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuda son derece samimi olduğunu ve yönlendirmesinin de bu yönde ilerlediğini aktararak, Yunanistan'ın da bu yönde olumlu adım attığını söyledi.
Her iki tarafın da bütün sorunları uygun zeminlerde en açık şekilde konuşabilmesi ve tartışabilmesinin güzel olduğunu belirten Fidan, Yunan mevkidaşı Yorgos Yerapetritis ile Ege ve azınlıklar sorunları başta olmak üzere güvenlikle ilgili konuları rahatça konuşabildiklerini anlattı.
Fidan, cari sorunların nasıl çözülebileceğini ve kronik sorunlara nasıl yaklaşılabileceğini değerlendirdiklerini belirterek, mevcut gerilimin artırılmaması için neler yapılabileceği üzerine de fikir ve kalıcı sistem kurma bazında çalışıldığını dile getirdi.
Oluşturulan işbirliği mekanizmaları bulunduğunu aktaran Fidan, özellikle gerginliği azaltıcı bir mekanizmanın şu anda çalışıyor olmasının her iki taraf açısından önem taşıdığını vurguladı.
Fidan, bu açıdan yürüyen düzenli toplantılar olduğunu belirterek, diğer taraftan terörle mücadele konusunda hem İçişleri Bakanlığı hem Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) ilgili muhataplarıyla yürüttüğü düzenli görüşmeler ve çalışmalar bulunduğunu söyledi.
İki ülke arasındaki terörle mücadele zeminini mümkün olduğunca daha ileri taşımayı hedeflediklerini aktaran Fidan, "Malumunuz, yıllar boyu Türkiye'den kaçan teröristlerin ilk iş olarak Yunanistan'a gittikleri, oradan daha sonra Avrupa'nın çeşitli yerlerine dağıldıkları, dağılmayanların orada kalıp kamp kurduklarını gördük. Miçotakis hükümetinin, Lavrion Kampı'nı kaldırarak aslında bu konuda Türkiye'nin hassasiyetlerini gözetmekle beraber, Yunanistan için de bir problem olan bir problem alanını yok ettiğini gördük. Bu önemli bir gelişmeydi." ifadelerini kullandı.
Fidan, bunun dinamik bir süreç olduğunu kaydederek, siyasi iradenin bunun arkasına konularak sürekli bu dinamik sürecin ilerletilmesinin sağlanmasının önemine işaret etti.
İki ülkenin gerek Ege Denizi gerek iki ülke ana kıtasının ekonomi, turizm, ortak kalkınma ve projelerde ne kadar uygun bir atmosferde çalışılabileceği konusunda arayış içinde olduğunu belirten Fidan, turizmin her iki ülkenin de yararına olduğunu söyledi.
Fidan, bu konuda iş insanlarının giderek daha fazla karşılıklı yatırım yapma yönünde irade kullandığını aktararak, Türkiye'nin de bunları teşvik ettiğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile dünkü görüşmesinde, özellikle iki ülke arasındaki ticaret hacminin artırılmasına yönelik çok ciddi çaba içinde olunması gerektiğinin altını çizdiğini anımsatan Fidan, Erdoğan'ın aynı zamanda iki ülkenin ortak turizm hedefleri ortaya koyarak turizm pazarını beraber paylaşıp ilerletme konusunda tekliflerde bulunduğunu anlattı.
Yunanistan'ın Deniz Parkı projesi "masum bir çevreci proje değil"
Fidan, Yunanistan'ın Ege'de ilan etmeyi planladığı deniz parkı konusunda da Türkiye'nin çekincelerini ve düşüncelerini ifade ettiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Bunların, bizim gözümüzde masum bir çevreci proje değil, ilerletilirse bizim için sıkıntılı olan, kırmızı çizgi olan, özellikle kıta sahanlığıyla ilgili konulara gireceğini, bunu kabul etmeyeceğimizi söyledik. Bu sorunlar çözülmeden karşılıklı, tek taraflı adımların atılmaması konusunda da bir prensip anlayışı oldu. Her iki taraf da tek taraflı adım atılmaması, karşılıklı adım atılması ve var olan sorunların ne kadar zor olursa olsun, üzerinde tartışılması, çözüm arayışı içinde olmamız konusunda mutabıklar."
İyi niyet ve siyasi iradenin ortada olduğunu vurgulayan Fidan, çabaların sürdürüldüğünü ve hem cari hem de kronik sorunlara yönelik gelişmeleri yakında görmeyi ümit ettiklerini dile getirdi.